Dini ritüellerin ve sanatın ruhumdaki aynı güzel duyguları harekete geçirmesi, sanatın da bir din olup olmadığı sorusuyla beni karşı karşıya getirdi. Bu soruyu kimi zaman değiştirip soruyorum kendime. Böyle bir soruya gerek var mı? Ya da sonucu çok mu önemli? Emin değilim ama her iki ayrı meselenin de kesiştiği noktaların benim için fazlasıyla önemli olduğuna karar verdim. İbadet enstalasyonunun parçalarını tamamlarken kafamda tam bir sayı hiçbir zaman olmadı. Ahşap bir araç olarak tuvaldeki görünümünü aldı, kavramı ise insanın kendisiydi. Ahşap bir görüntü olarak farklı tonlarda tuvalde yerini alırken malzemem hep aynıydı. Tuvali araziye çıkarmamdaki en büyük sebep ise; benimle özdeşleşen malzememin benim gibi ait olması gereken yerde durması gerektiğiydi. Yer ile gök arasında ne kadar eğreti durduğunu deneyimlemek belki de doğayla bütünleştiğini görmekti. Sanatçı olarak tüm acizliğimle yapabildiğim tek şeyi ona göstermek, sunmak ve anlatmak... Tuvallerim göğe ne kadar yakın olursa sanki söylemek istediklerim ona daha kolay ulaşacaktı. Yaratanı taklit eden bir yaratıcı olarak anlamak istediğim bir diğer meselede; ben o tuvali nasıl boyarsam boyayayım, asla ahşabın aslına dönüşemeyeceği, onun bir bez parçası olarak kalıp bundan daha öteye gidemeyeceğiydi.
Ağaç bir arada ormanları oluşturur, tek başına bir bozkırın ortasında yaşasa bile dalları yaprakları ve kökleri benliğini korur, varlığına onurlu bir anlam katar, kereste ise onun cesedidir. İnsan onu keser, doğrar, parçalara ayırır ve yaşantısında kullanışlı bir malzemeye dönüştürür. İnsan insanın özgünlüğüne de çoğu zaman bunu yapıyor. Bir zamanlar bir ağaç iken, şimdi insanlar için kullanışlı bir keresteye dönüştürülmüşüm gibi hissediyorum. İki yılı aşkın bir sürede tamamladığım bu yağlı boya tuvallerden oluşan yerleştirme, el ile yaratılmış bir illüzyondur. Çalışma tamamlandıktan sonra arazide seğrilenmiş, izleyici araziye davet edilmiştir. Galerilerde ve müzelerde korunan dokunmaktan bile çekindiğimiz asil bir malzemeyi (tuval üzerine yağlı boya), iki yıllık emeğimi bir hafta boyunca değişken hava koşullarında bırakmak bana emeğin üretimimdeki yerini ayrıca sorgulatmıştır.
Hüseyin Arıcı